3 Mart 2014 Pazartesi

Kim Unutur Rüzgarın Oğlunu

Steve McManaman



Liverpool şehri her zaman güzel bir rekabete sahne olmuştur: Everton-Liverpool… Zaman zaman ortaya çıkıp rakibine sataşan Shankly’nin sert esprileri dahi bu rekabete gölge düşürmemiştir. Shankly birbiri üstüne “Everton kim? Liverpool’da mı oynuyor?” tarzı açıklamalar yaparken dahi, Britanya topraklarında kırmızı ile mavinin dostluğu devam etti.

İşte 90’lı yıllarda Liverpool’un ikon oyuncularından biri olan Steve McManaman da, aynı Steven Gerrard gibi şehrin mavi-beyaz tarafındaydı. Okul turnuvalarında parlayan bu zayıf çocuk, hemen tuttuğu takımın dikkatini çekmişti. Çok geçmeden teklif de geldi ama şehrin kırmızı yakası daha istekliydi. Özel bir teklifi vardı Liverpool’un: McManaman çırak olarak Barnes’ın yanına girecek, Barnes da bu yetenekli çocukla özel olarak ilgilenecek ve yetişmesine yardımcı olacaktı!

Olimpiyatlara katılacak seviyede iyi atletler olan arkadaşlarını geçen bir koşucu da olan Steve McManaman’ın Liverpool kariyeri böyle başladı.

Giggs ve McManaman en iyilerdi
15 Aralık 1990’da ilk kez bir Premier Lig maçına çıktığında 18 yaşındaydı. Bir iki sene içerisinde takımın ilk 11’inin değişmez ismi oldu dalgalı saçları, rüzgâr koşularıyla. Seri çalımlarıyla Ryan Giggs ile beraber ligin en iyi kanat oyuncularından biri olarak anılıyordu artık.

1994’te Roy Evans’ın göreve gelişi onun için özel bir andı. Evans, McManaman’ın yeteneklerine çok güveniyordu. Gelir gelmez milyon poundluk bir sözleşmeye imza attırdığı oyuncuyu merkeze çekti, hatta birçok maçta serbest oynattı. Amaç oyuncunun doğal yetenek ve süratinden daha etkili bir şekilde yararlanmaktı. Çok iyi bir sezon geçiren Steve için, İngiliz efsanesi Stanley Matthews, “Oynadığım zamanlardaki halimi hatırlatıyor. Keşke onun gibi daha fazla driplingci olsa” diyordu. Bir sonraki sezondaysa 25 asistle Premier Lig’in asist kralı oluyordu McManaman.

Futbol oynarken spor yazarı oldu
Euro 96 gelip çattığında milli takım kadrosunda o da vardı. Turnuva sonunda İngiltere yarı finalde elenirken, o da turnuvanın resmi ilk 11’ine girmiş, turnuvanın oyuncusu seçiminde sadece Jürgen Klinsmann’ın ardında kalmıştı. Hem sağ hem sol kanatta oynayabiliyordu. Hem ikinci forvet, hem de forvet arkası olarak görev alabiliyordu. Tabii yakışıklı da sayılırdı McManaman. Birçok marka sponsor olmak için kapısındaydı. Manchester United’ın yükselişiyle oklar üzerine dönmüştü. Sponsorları için yaptığı fotoğraf çekimleri eleştiriliyordu. Soyunma odasında huzursuzluk yarattığı iddiaları tabloid basınına düşmüştü. Bu iddialar üzerine The Times’da haftalık yazılar yazmaya başladı, üstelik daha futbol oynuyorken… 98 Dünya Kupası’ndaysa sadece bir maç oynadı. Menajer Hoddle ile sıkıntılı bir ilişkisi olmuştu.

Para eden problem
1998-99 sezonunun başında Liverpool ve McManaman sözleşme imzalama konusunda anlaşamadılar. Oyuncunun Bosman kuralıyla elden kaçabileceğini düşünen kulüp 13 milyon pounda Barcelona ile anlaştı ama McManaman inat etti. “Takımdan ayrılmak istemiyordum” diyen kızıl fırtına için daha sonra Juventus’tan da 11 milyon poundluk bir teklif geldi. Yine olmadı. Basın onu açgözlü olmakla suçluyordu, takım da iyi gitmiyordu. Devre arasında Real Madrid’e imzayı attı. Liverpool kariyerini sadece iki kupayla kapatmıştı ama 274 Premier Lig maçında 112 asist yapmıştı, kupalarla beraber bu asist sayısı 142’yi buluyordu. Toplam 364 maçtaysa 66 gol… İstikamet Real Madrid…

“İnadım inat” dedi
Sezon kötü başlamıştı bir kere. Real Madrid’e geldiği gibi, onu isteyen Guus Hiddink görevi bırakmıştı. Raul ise soyunma odasının berbatlığından yakınıyor, ihanet ve dedikoduya dikkat çekerken, Steve McManaman gibi yeni oyuncular için üzüldüğünü belirtiyordu.

İlk maçında ilk asistini yaptı o da ama ilk 11’de düzenli olarak oynatılmıyordu. Toshack’ın ardından gelen Del Bosque ise ona daha çok şans vermeye başladı. Aynı sene Şampiyonlar Ligi finalinde, bir de gol kaydetti, takım kupaya uzanırken.

Figo’nun gelişiyle tekrar yedekliğe düştü, yönetim tarafından gözden çıkarıldı. Real önce Middlesbrough’un teklifini kabul etti. Ardından Chelsea’nin 12 milyon pound + Flo teklifi geldi… McManaman’ın inadı tutmuştu yine. İki kulübü de reddetti. O günlerde yapılan bir ankette kulübün yüzde 90’ının McManaman’ın satılmasını yanlış bulduğu sonucu ortaya çıkmıştı. Sezonun sonunda inatçı McManaman maçların 3’te 2’sinde oynamıştı.

‘Galacticos’ projesi işlemeye devam ediyordu. Zinedine Zidane, Luis Figo ve Ronaldo gibiler geldikçe, ‘imajı daha düşük’ oyuncular daha az süreler almaya başlıyordu. Artık gitme zamanı gelmişti. Del Bosque’nin bir şampiyonluk sonrası istifa etmesi üzerine, McManaman da serbest bırakıldı. Bizim ‘Yeniköy kasabı’ adını taktığımız kurt hoca “Geremi ve McManaman en önemli oyuncularımdandı. Çünkü takımı bir arada tutuyorlardı” diyordu aslında, yönetimi işaret ederek.

Cruijff: “Galacticos’un en yararlısıydı”
Bir övgü de Johan Cruijff’tan geliyordu. Sarı Fare’nin “Galacticos’un en yararlı oyuncusuydu” dediği McManaman, 2004’te Kevin Keegan’ın ısrarıyla Manchester City’ye transfer oldu. Eski takım arkadaşları Fowler ve James de oradaydı. Bu macera da iki yıl kadar sürdü.

2005’te futbolu bıraktığında ardından birçok iyi anı ve birçok tartışma bıraktı. Gascoigne ve Sheringham ile içip içip dağıttığı uçuşlar, bazı antrenörleriyle olan tartışmaları, ona biraz da ‘belâ adam’ imajı verdi.

Ama topu her ayağına aldığında tribünleri ayağa kaldıran bir oyuncuydu. Dönemin süper yeteneği Gianfranco Zola onu “İtalyanların en çok izlemek istediği İngiliz oyuncu” olarak tanımlıyordu. Haksız da değildi hani…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder