4 Mart 2014 Salı

Futbol Ve Futbolu İnceleme Üzerine

FUTBOLUN TARİHSEL BAĞLAMI
Futbol tarihi, insanın kendi tarihini yapışın bütünleşik bir parçasıdır.
Futbolun tarihsel bağlamda incelenmesi, “futbol” diye adlandırılan insan
faaliyetinin tüm öğelerini içerir. Tarihsel bağlam, futbol denen faaliyetin
oluşumunu, amaç ve sonuçlarını belirleme ve gelişimini açıklamayı gerektirir.
Bu açıklama girişimi tüm öğeleri içereceği gibi tek bir öğeyi de ayrıntılı
olarak incelemeyi içerebilir. Öğelerin tarihsel incelenmesi en az üç yapısal
özelliğin incelenmesini gerektirir:
(1) faaliyetin örgütlenmesinin ve yapılışının doğasını inceleme: Bu
bağlamda faaliyet olarak çıkışı, çıkış nedenleri, toplumda gerçekleştirdiği
amaçlar, giderdiği gereksinimler, oyuncular, oyunun kuralları ve yürütülüşü
açıklanır. Bu oluşumdaki tarih içindeki değişmeler ve bu değişmelerin
anlamları üzerinde durulur.
4 Bunun anlamı her egemenliğin “kötü” olduğu değildir. Sorun “kötülük veya iyilik” sorunu
değildir, sorun egemenliğin ilişkisel karakteri ve getirdiği sonuçlardır.
10 İrfan Erdoğan
(2) Faaliyetin yürütülmesinde kullanılan araç ve gereçlerle ilgili
gelişmeler ele alınıp gelişmesi, nedenleri ve sonuçlarının araştırılması: Bu
bağlamda öncelikle “top” denen şeyin neyle ve nasıl yapıldığı, oyuncuların
giysileri ve bu giysilerin işlevleri ele alınır.
(3) Oynanan yerle (sahayla) ilgili gelişmeler ve bu gelişmelerin oluşum,
amaç ve sonuçlarının incelenmesi.
Genel tarihsel gelişim
Futbol dahil herhangi bir insan faaliyetinin tarihinde, öncelikli olan, neyin
hangi tarihte çıktığını bulmak değildir; önemli olan, hangi insan
gereksiniminden kaynaklandığı, kimin gereksinimine yanıt verdiği, amacının
ve aranan sonuçlarının ne olduğudur. Futbol, bir yerlerde birilerinin günlük
yaşamlarını sürdürmeleri sırasında ortaya çıkan gereksinimi karşılamak için
çıkmıştır. Bu gereksinim, bir grubun kendini gerçekleştirmesiyle ilgili
olabileceği gibi gruplar ve geniş toplumsal yapılar arasındaki ilişkisel bir
gereksinim de olabilir. Bu gereksinim bir başarıyı kutlamayla ilgili olabileceği
gibi, bir ilişkiye başlangıç veya sonuçlandırma, bir egemenliği perçinleme, bir
yönetimsel yapıyı yeniden üretme, metafizik güçlerle ilişki kurma ve yürütme
ile ilgili bir gereksinim olabilir. Futbol gibi bir faaliyete gereksinim olarak
rekabet, savaş, mücadele, yarış, grup veya sınıf farklılığını yaratma ve tutma,
savaşa hazırlık, futbol faaliyeti yoluyla beceri geliştirmeyle başka
faaliyetlerde başarılı olma, sınıfsal farklılığı ve ilişkileri yeniden üretme,
ruhban/teolojik gücün kendini ve gücünü yeniden üretmesi, eğlence ve futbol
adı altında “sirk ve ekmek”, “böl, birbirine düşür ve yönet” politikalarını
gerçekleştirme, ticari çıkar sağlama, gibi birçok neden verilebilir.
Aynı zamanda, her insan faaliyetinde olduğu gibi, futbol için gereksinim
de ilişkiseldir. Bu ilişkisellik insanlar arası olabileceği gibi, insan ve doğa
veya doğaüstü güçler arasında da olabilir. Bu ilişkisellik sadece futbol denen
faaliyetle sınırlı değildir; örgütlü insan faaliyetinin hem materyal hem de
düşünsel tümüyle bağıntılıdır. Dolayısıyla, futbol denen şey, ilişkisel yapının
kurulması, kurulmuş olanın sürdürülmesi, geliştirilmesi, dönüştürülmesi,
egemenliklerin ve mücadelelerin sürdürülmesi faaliyetleri içinde yer alır.
Futbol tarihini yukarıda açıklanan şekilde ele alınca, bu tarihi anlamak ve
açıklamak için kaynak bulma, veri toplama ve değerlendirmede kaçınılmaz
olarak ciddi güçlükler çekilecektir. Yazılı kaynaklardaki anlatılar çoğunlukla
futbol denen faaliyetin mekaniksel yapılışı ve görünür örgütlenmesi üzerine
inşa edildiği ve kronolojik sıra katarak yapıldığı için, yukarıda belirtilen
Futbolu inceleme üzerine 11
bağlamda bilgi edinmeye ve açıklamaya yoruma ender olarak rastlanır. Bu da,
gerçeği yakalamada kaçınılmaz olarak ciddi sınırlar getirir. Bunu futbolla
ilgili kaynaklardaki açıklamalar örneği somut bir şekilde ortaya koymaktadır.
Bu açıklamaların çoğu ikincil ve üçüncül kaynaklar olduğu için ve çoğu
araştırmacılar çeşitli nedenlerle birincil kaynağa gitmedikleri/gidemedikleri,
dolayısıyla ikincil kaynaklardan faydalandığı için, belli çerçeveler ve belli
anlatı biçimleri egemenlik kazanmaktadır. Bunun anlamı yanlış olduğu
değildir, sadece öğelerle ilgili açıklamaların ciddi dengesizlikler taşıdığıdır.
Örneğin, açıklamalar, Çin, Mısır, Yunan, Roma, Aztek, Eskimo ve
Amerikan yerlileri gibi topluluklarla başlamaktadır ve oyunun çıkışını
anlatmaktadır. Ülkeler bazında bu anlatı elbette olabilir, yeter ki bu tarz anlatı
için gerekçe olsun. Anlatının nasıl olacağını belirleyen, araştırmada “ne
arandığıdır.” Aranan, futbolun çıkışını tarihsel sıralamaya göre ülke bazında
almayı gerektiriyorsa, böyle yapılır. Aranan, örneğin, topun yapılışındaki
gelişmeler ise, ilk şekillerinde başlayarak sunum yapılır ve bu sunumda, ülke
hareket noktası değildir.
Genel görüşe göre, tüm tarihte top oyunları birbirinden bağımsız olarak
oluşmuş ve yok olmuştur. Bu iddia ancak, bir şekilde bir ilişkinin olmadığı
durumda geçerlidir.
Futbolun ilk nerede başladığı sorusuyla başlayan araştırma kaçınılmaz
olarak kronolojik tarih temelinden hareket edecektir. Futbolla ilgili literatürde
futbol m.ö. 5000-2500 arasında Çin’de ve benzer tarihlerde Mısırda
başladığını belirtmektedir. Ayakla vurarak Çin’de oynanan bu oyuna Tsu Chu
denmektedir. Tsu “ayakla vurma” anlamınadır. Chu ise “içerisi (tüy veya
hayvan kılıyla) doldurulmuş deri top” demektir. Oyunda amaç ayakla topu 30-
40 cm çapındaki ağla örülü bir deliğe sokmaktır (Bu amaç oyunun oyunda
düzenlenmiş amacıdır. Aslında oyun birden çok amaçları gerçekleştirir ve
bunların da açıklanması gerekir). Futbol anlamına gelen Tsu Chu oyununu
için gereksinimin ne olduğu, nasıl ve neden ortaya çıktığı belli değildir.
Anlatılara göre, tipik olarak imparatorun doğum gününü kutlamada
oynanmaktaydı. Dolayısıyla, egemen güç için bir kutlama gereksinimini
gideren bir oyun karakterini taşımaktaydı.
Futbolun askeri amaçlarla kullanım tarihine ve biçimine eğilen bir
araştırma da kaçınılmaz olarak kronolojik sırayı takip edecektir. Fakat,
kronoloji belirleyici değil, sadece tarihsel yerleştirmedir. Bu nedenle,
kullanımın doğasının açıklanması gerekir. Örneğin, Milattan 2500 yıl önce
Çin'de imparator Huang-ti'nin, askerlerine, yere dikilmiş iki mızrak arasından,
12 İrfan Erdoğan
bir topu ayakla tekmelemek suretiyle geçirmeye çalışarak çeviklik talimleri
yaptırdığı eski Çin kaynaklarında belirtilmektedir. Çin askeri el-kitapları Tsu
Chu’nun askerlerin fiziki eğitiminde kullanıldığını anlatmaktadır. Qin (Tsin)
Hanedanlığı (m.ö. 221- m.s. 207) ve Han Hanedanlığı (m. ö. 206 – m.s. 220)
sırasında yoğun bir şekilde oynandığı rapor edilmektedir. Bu kayıtlar bize,
futbolun, aynı zamanda, askeri amaçlar için kullanıldığını göstermektedir:
Askerlerin fiziksel uygunluğunu sağlama gereksinimini gidermek için
kullanılmaktadır. Tsu Chu oyunun çeşitli biçimleri gelişmiştir. Bunların
bilinenleri arasında topu yere düşürmeden havada tutma (yukarıda tutma stili)
ve askeri eğitim sırasında bir oyuncu topu deliğe sokmaya çalışırken 3-4
oyuncunun ona hücum etmesi (gladyatör stili) vardır (Chinese, t.y.). Askeri
amaçlarla kullanım açıkça görünür olabileceği gibi, görünmez de olabilir.
Örneğin, günümüzde Amerikalıların beyzbol oyunu, sivil hayatta oyun olarak
yaygın olarak hemen herkesin yaptığı bu faaliyetle, örneğin, bir el bombasının
en isabetli bir şekilde istenen yere atılması becerisini kazandırır. Bilgisayar ve
atari oyunlarının hemen hepsi modern araçlarla savaş yapmaya ve modern
savaşları ekranda şahane görüntülerle zevkle izlemeye insanları alıştırır.
Futbol tarihiyle ilgili yapıtlara bakıldığında, sunumlarda Çin’den sonra
Japonya’ya ve ardından Mısır’a geçildiği görülür. Bunun en az üç nedeni
olabilir. Birincisi tarihsel olarak futbolun ikinci görüldüğü yer Japonya
olabilir. İkincisi, varolan bilginin sınırlılığı ve üçüncüsü de yanlılık olabilir.
Kayıtlara göre, Japonya’da futbolun ilk biçimine m.ö. 1004’de rastlanır.
Japonya’da m.s. 300-600 yıllarında çıkıp yaygınlaşan Kemari oyunu bilinir.
Bu oyun Tsu Chu’nun topu havada tutma biçimine benzemektedir. Ağaçlarla
sınırlanmış dikdörtgen sahada oynanan oyunda, talaşla doldurulmuş 20-25 cm
çapındaki topu yere düşürmeden havada 10-12 oyuncu paslaşmaktadırlar. Bir
yarış yok, paslaşma ve yetenek var. Tsu Chu oyununda olduğu gibi bu oyun
da aşağı tabakalara yayılmış ve 10 -16. yüzyılda Japonya’da en yaygın oyun
olmuştur. Günümüzde hala oynanmaktadır (Fareast, t.y.).
Yukarıdaki açıklama, bize, oynanan yer hakkında da bilgi vermektedir.
Mısırdaki kalıntılarda (Beni-Hasan mezarlığındaki boyama), futbolun
m.ö. 2500 yıllarında olduğuna işaret eden boyamalar, nesneler ve yazılar
bulmuşlardır. Top oyunlarının amacının firavunlar için yapılan dinsel eğlence
olduğu veya belli tanrılar için yapıldığı tahmin edilmektedir (Egyptians, t.y.)
Mısır'da Merruka mezarlarındaki duvar resimlerinde çeşitli futbolcu
figürlerinin yanı sıra ayakla top oynayan insan şekillerine de rastlanmaktadır.
Hatta, Mısır'ın kurak iklimi, bu toplardan bir kısmının günümüze kadar
Futbolu inceleme üzerine 13
ulaşmasını da sağlamıştır. Kahire, Berlin ve Londra müzelerinde örnekleri
bulunan bu topların 7.5 santim çapında, deriden veya sık dokunmuş ketenden
yapılmış ve zikzak dikişlerle dikilmiş, içleri kepek ve yosun kurusu gibi
maddelerle doldurulmuş olduğu görülmektedir. Bunlar, yaklaşık 2500 yıl
önceden kalmadır.
Amerika kıtasında Aztek medeniyetinde de futbol oyununa m.ö.
1500’lerde rastlanmaktadır. Azteklerden diğer oyunlar da diğer yerlere
yayılmıştır. Meksika’da futbol kutsal oyun olarak nitelenmektedir. Oyun hem
izleyici futbolu, hem astrolojik inceleme hem de siyasal girişim olarak
betimlenmektedir. Bu çağlarda soylular tarafından oynanan kralların yarış/
rekabet oyunuydu. Oynayanlar ve seyirciler için laik ve dinsel anlamı vardı.
Eskimolarda Aqsaqtuk (buzda futbol) adıyla gelen futbolun ne zaman
başladığı bilinmemektedir. Alaska’da ve Kanada’da oynanan “buzda futbol”
ile ilgili Inuit mitolojilerinde ve efsanelerinde belirtilen inanca göre ölülerin
ruhu, mors’un başının top olarak kullanıldığı bir ebedi oyunun oynandığı
kuzey ışıklarına doğru seyahat ederler. Oyunu değişen sayıda iki takım oynar.
Maçta şarkılar da söylenir. Maç sonrasında herkes cemaat igloosunda kutlama
yapar (Eskimos, t.y.).
Amerikan yerlilerinin de ne zaman futbol oynadıkları bilinmemektedir.
İngilizlerin Amerika’yı sömürgeleştirmesi ve Kızılderilileri köle alması ve
kültürlerini yok etmesi sonucunda, oynadıkları futbol da unutulmuştur
(Indians, t.y.).
Yunanlılardaki oyunda takımda 12 kişi bulunuyordu ve rugby gibi el de
kullanılıyordu. Romalılar Yunanlılardan bu oyunu aldılar ve değiştirdiler.
Harpastum adını verdikleri oyun günümüzün futbolunun öncüsü olarak
nitelenir. Modern futbolun ne zaman, nerede doğduğu hakkında da çeşitli
iddialar ileri sürülür. Milattan sonra Roma'da özellikle askerler arasında
oynanan Harpatsum’un bugünkü modern futbolun esasını teşkil ettiği ve
Romalıların bu oyunu Yunanlıların "Episkyres" adlı oyunlarından esinlenerek
ortaya çıkardıkları söylenir. Ancak Harpatsum’un eski Yunancada "el topu"
anlamına geldiği ve bundan da bu oyunun hem elle, hem de ayakla oynanan
bir oyun olabileceği düşünülür. Pilla, Follis veya Pagonica adı verilen, içi
hava veya kuştüyü ile doldurulmuş toplarla oynanan bu oyunun sayı
bakımından eşit iki takım arasında oynandığı; amacın bu topu, karşı takımın
oyuncuları tarafından savunulan sahaya geçirilmesi olduğu bilinmektedir. Bu
oyunda iki takımın da amacı, önce topu kapmak, sonra da el ve ayak
vuruşlarıyla bunu rakip takımın savunduğu alana sokmaktır. Bu amaca
14 İrfan Erdoğan
ulaşabilmek için iki tarafın da en sert hareketlerden dahi kaçınmadıkları
anlaşılmaktadır. Bu durumda Harpatsum’un futboldan çok rugbi (ya da
Amerikan futbolu) ile bir benzerliği olabileceği düşünülür (Greeks, t.y.)
Romalılar Harpastum’u Fransa’ya (m,ö. 50) ve Avrupa’nın diğer
kavimlerine yaydılar. Fransa’nın kuzeyinde yaşayan Celts’ler oyunu
kendilerine uyarladılar. Soylular oyuna La Soule ve halk da La Choule adını
verdi. Güneş anlamını ifade eden oyun Celts’lerin Romalılara karşı zaferinin
sembolik ifadesiydi. Bu oyunun 12. yüzyıldan beri oynandığı bilinmektedir.
Aynı yüzyılda, halkın ve soyluların sevmesiyle futbol İngiltere adalarında çok
hızlı bir yayılma göstermiştir. Futbol, bugünkü haline en yakın şeklini, 17.
yüzyılda İngiltere'de almıştı. Bunda, İtalyanlardan alınan Calcio'nun da
önemli etkisinin olduğu söylenebilir. 1857 yılında ilk futbol kulübü
kurulmuştur. 1888 yılında ilk profesyonel lig İngiltere’de kurulmuştur. 1861
yılında, Kral II. Charles'in uşaklarının oluşturdukları takımın, Albemarie
Kontu'nun uşaklarından kurulu takımı yenmesi üzerine, bu maçı büyük bir ilgi
ve heyecanla izleyen İngiltere Kralı, kendi armasını taşıyan formalarla
oynayan uşaklarının armağanlarını kendi eliyle vermişti.
Günümüz futbolu resmi olarak 19. yüzyılın sonunda, zaten yukarıda
belirtilen tarihsel gelişmelerin sonucunda, İngiltere’de çıkmıştır. 1863’de
Londra Futbol Federasyonu futbol oyununu elle oynanan futbol (rugby ve,
bundan sonradan gelişen Amerikan Futbolu) ve elin kullanılmasını yasaklayan
kurum/dernek futbolu olmak üzere iki gruba ayırdı. İşçi sınıfının çocuklarının
oynadığı ve seyrettiği amatör bir yapı olarak gelişti. 1888’de İngiltere’de 12
kulüp profesyonel futbol ligini kurdu (Historyfa, t.y.). Şirketleşen futbolda
(metalaşan değil, çünkü futbol meta değildir), Avrupalıların uluslararası
işbirliği ve rekabet yapılanmalarına uygun olarak 1904’de FİFA kuruldu ve
1906’da uluslararası müsabakalar yapılmasına karar verildi. Kapitalistlerin
Avrupa’da birbirine düşmesi, artan çekişmeler ve savaşlar nedeniyle, ilk
Dünya Futbol Şampiyonası maçı 1930’da Uruguay’da oldu (Fifa, t.y.).
Futbol Türk tarihinde “Tepük” ismiyle bilinmektedir. Osmanlı döneminde
Müslümanlara yasaklanmış ve sadece gayrimüslimlerce oynanmasına izin
verilen bir oyun olmuştur.
Türkiye’ye futbol, tütün ve pamuk ticaretiyle uğraşan ve 19.yy’ın ikinci
yarısında Osmanlı İmparatorluğu’na gelip, belli başlı ticaret limanlarındaki
kentlere yerleşen İngilizler tarafından getirilmiştir. Önce kendi aralarında
takım kurup futbol oynayan İngilizler, daha sonra bu ‘ayak oyununu’ Türk
komşularına da tanıtmışlardır (Altkat, t.y. ).
Futbolu inceleme üzerine 15
Televizyonun gelişi, reklamcılığın gelişmesi, ulaşımın kolaylaşması ve
kitlelerin rızasının ve tercihlerinin biçimlendirme gereksiniminin artmasıyla
birlikte, futbol, özellikle 1960’lardan beri, artan bir şekilde tekelci sermayenin
(ve yasadışı iş yapan sermayenin) ve biliş yönetimi yapan endüstrilerin ve
siyasal gücün gözde aracı oldu. Futbol takımları ve oyuncuları uluslararası
ticari yapının bir parçası oldular; hem ekonomik hem de oyun ve oyuncu
bazında yerel karakterlerini yitirdiler. Futbol, işçi sınıfının çocuklarının “kısa
yoldan zengin olma” düşlerini besleyen alana dönüştü. İdeolojik egemenlik
(düşünsel) bağlamında ise, ekonomik ve siyasal güç yapılarının sirk ve
ekmek, böl ve yönet politikalarının gerçekleştirildiği yerlerden biri oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder